Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
tamda az önce uykumdan uyandırılmış olmamın muhtemelen yazacaklarım uzerinde etkısı olacaktır ki şayet uyandırılmamış olsaydım blog yazma gibi bi fikrim yoktu...madem uyumuorum derste çalışamıyorum buna bağlı olarak çünku nezaman çalışmaya çalışsam aynı anda bunyemde bi uyuma isteği beliriyo...bide kendimi mutsuz hissettiğimde böyle oluyo ki ozamanlar öğrendimki sevgili beynım ruhumu korumaya çalışıyomuş beni uyutarak...tüm üzen yanlarımdan kendimi...ve kuramadığım tüm cümlelerimden kurtanmak için beni...teşekkür ederim...bu gün bide ona teşekkür etmek istedim birzamanlar beni çok sevdiği için...bahar gelmekle gelmemek arasında bocaladığı anları yaşıyo gene...bizlerse gelmiş olma ihtimallerine sevinip keyiflı fotoraflar çekiyoruz sağda solda güzel zamanlar şimdilerdeki...bide içimdeki şeytanlar olmasa...düşündümde güzel zamanlara aslında o şeytanlara uyuyo olmam neden sanırım esasen...görmek istediğimiz kareleri yitirmişsek yada en azından yitirmiş olma ihtimalımız varsa su sıralar pek
hiç bişey yok esasen yazmak istediğim cümle kuramamaktan korkar gibi bihalim var...param parça dağlmasın dıye tüm mutlu yanlarım...ne yaptığımı ne istediğimi ne hissettiğimi bilmiyo gibiyimde bunu kendime sölemiorum sende söleme sakın...ellerim soğukken onun teni sıcaktı...oysa uşumez benim ellerim kolaykolay ama hava gerçekten soğuktu inatçılıım tuttu gene ve çakıl taşları okadar guzeldiki uzun zamandır olmak istedğim yerde hissetmek gibiydi...elleri saçlarımın arasındayken uyuyabilme ihtimallerimi geçiriyodum gözden...bi çok şey zaten haytlarımızda ihtimal dahilindeyken...neden bilmiyorum kaçıp gitmek istiyorum gene...hiç kimse bilemedi,duyamadı,duyduklarınıda anlamadı zaten hiç bizaman...ve susmanın erdem sayıldığı bi kulturun çocuklarıydık...boğazına leblebi tozu kaçan susam sakağını izleyen bizzat erik ağacının tepesinden erik toplayan kaldırımda seksek oynayan...kumdan kaleler yapan...
yarının güneşli olma ihtimaline sevinip yarının bizzat kendisine heycanlanıoruz...yağmur yağarsa tüm planların çöpe gitme ihtimalleriyle ise kör ebe oynamayı uygun buldum...bide bugun geçebildiğini bikere daha anladım bikere daha gördüm iliklerime kadar bişeyler hissettimde sadece geriye geçmiş olduğuna dair bişeyler kaldı...kendi zincirlerimizi kıramayızda hep bi diğerini azad etmeyi gururlu bi fedekarlık sayarız...oysa öle basittirki herşey zorlaştırdığımız hayatlarımızda görme yetimizi kaybetmiş olmak nekadar uzer ruhu...yarın uyandığımda guneşı görmek ıstıyorum...herşey biraz daha mutlu olmak adına ve aklımda yarın ki gün ışıkları var...sonunu bildiğim kitapları farkettimki uzun zamandır yarıda bırakıyorum okumuorum...farketmeden yaptığım bişey bu nedenini anlayamıorum bazen kendimi kontrol edemedğm zamanlar yaşıorum...
tutamadığımız tüm zamanlarımız gibi içimize batıyordu zaman zaman yaşadığımız tüm mutlu zamanlar...ve yarım yamalak kurulan cümlelerle yanlış bişey sölememe gayreti uzun zamandır görüşmemişliğin tedirginliğiyle dahada sakaça bi hale getiriyodu herşeyi...oysa geçmişti geçmişte kalmıştı ve yapılabilecek hiç bişey yoktu...eski fotoğrafların hatrlattıkları ufak bi gülümsemenin ötesine geçemesken çokda acıtmış sayılmazdı...geçmişte kalan için şimdiki zamanda pek fazla yapılacak bişey bulamıo insan esasen...iki gündür sürekli filim izliyorum sahneler birbirine karışıyo...hele dünküler tekilanında etkisinden olsa gerek uzun zamandır olmadığım kadar güsel yapmıştı kafamı...kim kırdı bizi böle kim bukadar inciltti nasılda koruyamadık...nasılda önemsizleşti herşey bir anda...yemek yemiorum sanırım iki gündür bide fazla kahve içmeye başladım biliorum midem ağrıcak en kısa zamanda...sebzelerime dönmeliyim pekala biliorum...trnaklarımı bile yemey başladım...hiç bişey istemiorum içimde frtınalar yen
..önemliymiş gibi duran herşey birden nasılda önemsizleşiyor...şaşıp kalıorum ölece...bi süre sonra güneşi farkedio tenim içimde bişeyler dahafazla nefes almak daha çok konuşmak istiyo...bilmediği yerlere gitmek istiyo...önemli olanları bi kenara bırakıp sadece kendi olsun istiyo bide eğer isterse o adam gelsin yeter...bukadarı yeter daha fazla önemli olmasın çünkü önemli olanı yitiriyo bu ruh hali...fazlaca anlam yüklememek lazım geçen günlere geçmiş geçendi ennihayetinde ve geçmi,ş olduğu için şimdiki zamanda bu denli değerliydi...oysaki geçmişti artk ve yapılabilecek hiç bişey yoktu güzel yanları kahve aralarındaki sohbetlerde hatrlamaktan başka...birden nasılda önemsizleşiyodu herşey...şimdiki zamanlarımı öksüz bırakmama kararı aldım dünkü uykumda...sevdiğim ruyalar gibi sahiplenmek istedim ve o vazgeçemediğim filmler gibi bana ait olduklarını hissettim...gidenler için sölenecek kelimeler hep aynıyken... yokken ben zaten baştan dipnot olarak belirtmiştim artk çoktafazla yapacak biş
ah bi anlata bilsem içimden geçenleri şöle oturp saatlerce ben anlatsam sen dinlesen ve eğer istersen kar bile yağar yada yağmasın kar falan ılık bi yaz olsun bu seferki kocaman bira bardaklarının dışı terlesin buğulansın sonra ben daha bi keyifleneyim sen dinle beni anlatmak istiyorum sahip olacağımızın hiç bi garantisi olmayan geleceklerimize dair hayallerimizden puzzlelar yapalım bozup bozup yeniden yapalım yorulana kadar ben anlatıyım sen dinle sonra ılık rüzgarlar değerken yüzümüze benim ellerim senin avuçlarında olsun bi cırcır böceklerini bide senin nefesini duyayım yeter sonra kısa yada uzun farketmez benimle yolculuk yapmalısın kesinlikle sabahlara kadar film izlemeliyiz seninle inan bana bunları yapmalıyız ben uyurken ellerin dolanmalı saçlarıma ki yanımda olduğundan dah bi emin olayım...ama vakitlerimiz yetmiyo ki tüm bunlara...nasıl sıckatı bugün yediğimiz simitler bide çaylarımız geç gelmemiş olsaydı eğer herşey tam anlamıyla bi mutluluk anına denk gelmiş sayılabilirdi bu
eğer o sana verdiğim kutuyu acarsan ki ben bunu şiddetle önermiorum...paramparça yanlarımı görüceksin darmadağın zamanlarım hiçte çekici gelmez inan bana...uyandığım zamanlarda ne kadar çirkinim bilmiyorum oda arkadaşlarıma sormak lazım esasen ama fazlaca dağılmış olabilirim emin ol...çok yoruluyorum uyurken aklımın odalarında dolanan ayak seslerinden şehrlerimdeki sessizliklerden...avcumda sımkı tuttuğum bi parça gök yüzünüde kaybetmeme çabamdan...zaman geçiyoken ben gül kurusu çarşaflarımın içinde kendimle cebelleşirken çok yoruluyorum hatırlamadığım rüyalara hayıflanıyorum...sağımdan soluma dönerken sağ yanım sana yakın olsun istiyorum...uyuyorum şimdilerde ve uyudukça yorgunlaşıyo ruhum...uyanık olmak istedikçe uyorum...sana ait gecelerin sabahlarına uyanıyorum...ihtimallerler yaşıyoruz yaşayabilmemmiz buyuk bi ihtimal bir diğer günü ,bir başka sabaha uyanabilme ihtimallerimiz var olabilir pekala...küçük iskenderde demişya' aşık olmak bir ihtimal ikinci ihtimal ise intihar'
...biraz fazla şımarık zamanlarımda olduğumu kabul edebilme yetisine sahip olduğumu düşünebilirim pekala ki öle olduğum çevremdekiler tarafındanda bilhassa falbakmayı beceremeyen ve bütün kahvemi mahveden o adam tarafındanda onay görmüşken bu ruh halimi kabul ediorum...eğer o gün henüz soğumammış olupta pat die açtığı bide soğumuş die iddaettiği fincanımı açmamış olsaydı benim buyük bi hevesle kapamış olup içinden çeşit çeşit 3vakitler ne biliyim uzun uzun yollar adanmış iyilikler dua eden iyi niyetli yaşlı kadınlar alınacak haberler falan çıkarıcaktım...esasen bi zararı yoktu yaptığı bu hareketin benim ruhhalime aslında yanımdaki koltukta oturuyo olmasıda gayet güzeldi hernekadar renkli şekerleri yağdıramasada henüz...ki benim buna olan inancım ilk duyduğumdakinden daha az heycanlandırıyo beni...içtiğim en keyifli biralardı onun yanımdayken içtiklerim(((=şımar die yazmıorum bunları baştan söyliyim...esasen onun için fazla öneminin olmamasındanda kaynaklı olabilir zamanla zaten herşey
...bugünün iyibi gün olabilmesi gibi bi ihtimalle uyandım sabah...ve akşamki cümleler vardı hala aklımın odalarında dolanan ve tanımıyo olmama rağmen onun adımları olduğundan emindim sesini duyduklarımın...yıllar öncesine ait cümleri duymak gerçektende dediği gibi mutlu etmişmiydi bizi...yada sadece tanınmışlığın verdiği huzurmuydu içimizdeki...eksik kalmıştık eksiltmiştik çoğukezde yitirmiştik tüm mevcut zamanlarımızı...acıtan cümlelerimiz çok daha fazlayken kurmak için cesaretimiz kalmamış farkındamısın belkide korktuğumuzdandır belkide unutmuşuzdur kaybetmişizdir yada ne biliyim öyle bişeyler olmuştur...yağmur yağması ihtimalininde çok yüksek olmasıyla ilgili sanırım şimdi şurdan kalkıp ilk trene atlayıp gitme ihtimalimin olmasıda bir başka ihtimal esasen birinin gelmesi de çok başka bi ihtimal...gidp en sevdiğim pijamalarımı giyip cafere sarılıp uyuma ihtimalimin olduğu gibi...havada asılı kalmış cümlelerimiz ihtimallerimi tüketiyo...kuramadığın cümleler için seni suçlamıyorum sen
...düşündümde aslında bir nedeni yok sadce böyle olsun istiyorum....bunca zaman sonra daha fazla acıtamaz acıtsada çok fazla sürmez die bu rahatlığım sanırım...nedenini nasılını düşünmek yakın gelecek planlarım arasında pek yer alıyo sayılmaz esasen...sadece daha özgürce sevsin eğer bu sefer sevecekse beni ki şayet sevmeyecekse benim şehrimin ışıklarıyla oynamasın boş yere...beklediğimde bişey yok aslına bakarsak avcumda hala biraz gökyüzü var sanırım boşa gitmesin istiyorum sadece...ve eksikkalanları bütün olarak görebilme imkanımız varsa zevkli bile olabilir belki düşünsene yarımları tammlasak mesela sendekileri getirsen ben sarıp sarmalayıp kaldırdıklarımı çıkarsam oldukları yerden oturup birleştirsek parçalarımızı tektek bu sefer acıtmadan birbirimizi...sonra oturup izlesek ölece fazla bişeye gerek yok inan bana...şu zamandan sonra fazlasına helede mutsuzluklara inan hiç gerek yok...hiç gerek yok üzen zamanlara üzen yanlara...
ve esasen hiç bişeye deymiyodu tüm bu paramparça dağılan ruh halleri...zaman hiç bişeye iyi gelmezken kötü gelyo olduğunuda kimse idda edemezdi...belkide ben buyutuyodumda içime sığmıyodu böle zamanlar içimdeki şehrin sokaklarına sığmayan sesizlikler benim kulaklarımı sağır ediyodu...bugün daha hafif sanki ruhum...onun cümlelerine ihtiyacım varmış belkide iyiki varsın asu ve hep de orda olucanı bilmek büyük güvence...şimdilerde bıraktım hayatımın iplerini oturp rüzgarda savruluşlarını izliyorum keyifli bi kayıtsızlık üzerimdeki çok keyif alıyorum bu durumdan şimdilerde...ona inanmak istiyo olmam hala bişeylerin kötü olabileceği ihtimalini silemiyo ne yazıkki...ama benim yapabilecek hiç bişeyim kalmadı artık bir diğeri için bir süreliğine dinlenmeye aldım ruhumu...gidenler nasılsa gidiyo ben çığlıklar atıyo olsamda dönücek olmaları hiç bişey deiştirmiyo hemde...zaman daha yavaş geçecek bugünlerde birileri bişeyler yapmalı eğer hala bi şansı olduğuna inanıyosa şayet...duymak istediğim de
sakın gözünü kırpma demek istiyorum ona sakın yoksa düşerim ve param parça olur tüm iyi yada kötü yanlarım sana dair olanlarım ...paramparça olurum gözünü kırpma düşerim...hiç bişey söyliyemiyorum susup uyuyorum günlerdir uyuyorum zaten nezaman canım acısa uyuyorum nezaman içimdeki şehrin sokakları sessizleşse tüm ışıkları kapatıp uyuyorum saatlerce...kurmak istediğim tüm cümlelerim eksik tüm zamanlarım yarım tüm hayllerim biraz daha yitik kalıyo...kime neye nasıl kızıyorum nie bukadar kırılıyorum insan oğlu ennihayetinde çok şey beklelememeli esasen diyorum ya kendime...uyuyup uyanınca bide üstüne şekersiz sert bi kahve içince hiç bişeyim kalmıyo gibi geliyo...kalıyo geriye öleşeyler kalıyo esasen de ben kendimi kalmadığına zaten hiç bişey olmadığına inandırmakta buluyorum çağreyi...bu kadar zaman sonra ilk defa tekrardan korkuyorum tekrardan hiç bişey yapamamaktan susup kalmaktan falan nebiliyim bi ton abuk subuk şeyden...sadece görmek istediklerimi görüp diğerlerini görmemezlikten
gülün beynini çıkartıyorsun. yapma bunu .mısralar, terk ettikleri şiirlerini bulamaz aşağılanmış bir akşamüstü olursun saçların beline kadar ıslak gözlerin ters çevrilip bordodan bir kadife örtü üzerine bırakılmış bir çift çatlak bardak ha patladı ha patlayacak fırtına öncesi yüzünü sımsıkı kapatan fakir ve yalnız çocuk masalsız, sıkılgan ve sokulgan makedonca bir isim vermeli sana: nicola anlamını bilmediğin şeyi olmayana armağan etmek tehlikesi bir çakı, bıçağını içinde sır gibi tutar masaya bırakıp da çıkıp gittiğim çakı resminin gerçeği nicola olsa ne çıkar iskender olsa ne çıkar nasılsa az ötede, şarkıların gömüldüğü güzel bir mezarlık var. Küçük İskender