Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
esasen hiçte içinde olmak istemediğim düşüncelerim var şimdilerde yatağımın sağ tarafında kitabımın arasında duran...ne olduğunu bilmek isteyip istemediğimden tamda emin olamdığım şuphelerim geçmişe ait çok ince sızılarım ne biliyim ben bi ton şy var şimdilerde sağımda solumda...o adama dair sorularım çok eskiye ait ya çıkmasın istiyorum oldukları yerden ama nefretettiğim tüm yanlarım en aktif zamanlarını yaşıyo...önemli olanın geçebiliyor olması olduğunu çok zaman önceleri öğrenmiş olmamdan kaynaklı bi rahatlığımın olması sonradan geçicek bile olsa fazlaca üzülmeme neden olsun istemiyorum buseferde...güneş bile açtı şubatın songünü şerefinedir belki bilmiorum ama benim üzerimde öylebi uyuşukluk varki enson anladığım şeyden sona miskinliğim daha bi arttı sanki...birinin bukadar zaman sonra gelebilme ihtimalinin olması bile günlerdir su içmemişim gibi hissettiriyo hala bana...kendime bile tam kuramadığım cümleler bölük pörçuk avucumdayken uyumuşum gece ölece uyandığımda yatığıma dağılmı
Şunu bilmeni isterimseni bu şehirde artık seven kalmadıyani terkedenle birlikte genel bir suskunluk meselesi,yolların kemikleri kırıkyolların verecekleri yeni sözlere inanacak olan yokyolları ancak kendilerini kesen yollar anlar ömür boyu yolcu denmez ya bir insana onun da bir adresi vardır bir gün şüphesiz hatırlanılacak onun da belki çok dinlediği bir david bowie şarkısı önemsenebilecek bir gururu, bir bahanesionun da ağlayacak birkaç özel dakikası vardır"Yüzü yağmurla bıçaklanmış bir sonbahardı"gerisin geriye çekilirken boz örtüler altında istanbul rakılara akşam akrep gibi inerken nihavent makamı eserken rüzgâr kimseyi lanetleyecek değilim, çünkü,beni hırpalayanlar topu topu üç beş böcekt içocuktu huysuzdu hepsi de bana benzeyebilecek kadar aptaldı... küçük iskender...
...gelmediniz, ben hep sizi bekledim eksilen yanlarımla sizden saklı eskidim her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani Aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey yalnızca ufuklar yeniledim Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk her sevgiliyle biraz daha biraz daha sizden saklı eskidim...
oysaki geçmişin ağırlığını kimsenin üzerine yıkmak kimseden axısını çıkarmak gibi bi telaşım yok...nie olsunki zaten ...ben payıma düşeni fazlasıyla yaşamışım...şimdiki zamanla ilgili hiç bişeyi geçmiştekiyle yargılamamk gerekirken sızlayan yanlarım hatırlatıo bitek...nasıl soğuk bugün hava nasıl üşüdü ellerim ben nasıl bomboşum...başka zaman olsa pek ala bayıla bayıla yapıcaam işlerden hiç umudum yok şimdilerde...hep bu soğuk havalardan oluo bunlar bide lahan çorbasının yan etkileri sanırsam(((=sanıorum ki kendimce sandıklarımdan ibaret bi hayat yaşıyorum esasen kimse bir diğerine içindekileri gösteremezken ben birilerinden hala bişeyler bekliyorum...esasen o haklıydı şimdilerde anlıyorum dünya benim düşündüğümden çok daha farklı biyer ve hiç bi uçurtma rüyalarımızdaki kadar yükseğe çıkamaz hiç bi kimse herşeyini bırakıp sadce gidemez kimse birini hiç bi nedeni olmadan sevemez ve masalların sonu çok ender mutlu biter...nasıl zamansız hayatlarımız var nasıl yitik tüm kalan zamanlarımı
en nihayetinde geçebiliyor olmasıydı önemli olan ve gçiyor da...oturup geçip gidenleri izledim yanagım ve ben tern camının garantisindeyken hemde...aslında pek ala trenden atılabilme ihtimalimin olduğu bi yolculuktu çünkü yer olmamasından kaynaklı yarı yola kadar olan bi iletim vardı hani beni bilecikte indirseler ordan sonrasını yürüme gibi bi ihtimalim yok kaldıki hiç bilecikte inmedim...çok pis saçmalayasım var zaten saçma salak zamanlarımdayım bu aralar...uzun zamandan sona rayları hıssederek ve işiterek hafiftende sallanarak içtiğim biraların bukadar soğuk olabilmesi bi gün gerçekten gidebilio olma ihtimalimi getrdi aklıma...dedimya saçma salak zamanlardayım yine bi kalkıp gitme isteği başgösterdi bünyemde bide eski mutsuzluklarım için benden özr dileyenler var...nie bunu yapıyolar hala anlaymadım onca mutsuzluk yaşamışım kıyamamış sarıp saklamışım sen nie şimdi yıllar sona çıkp özr dilersinki...vicdanınımı rahatlatıyosun kendinimi hafifletiyosun benimi kandırıosun...bak bana anın
şimdi çok kırgınınm uzgunum açıkcası fazlaca şaşkınım cümlelerim eksik eksik şimdilerde tüm zamanlarımm...geçince yazarım...
oturup gidebilme ihtimallerimi sıraladım...fazla uzaklaşamasamda yolculuk yapma fikri ii geldi enazından...tarçınlı kek tatında olsa keşke hayat herkes için...içimdeki kentde sessizlik var korkuyorum sanırım tekrarlanmasından önceki mutszuluklarımın...geçmiş olması belkide daha kötüdür geçmemiş olmasından kim bilebilirki...bukadar zaman sonra inanmak gibi bi duruma zorunlu hissediorum kendimi...neye kime nasıl soruları asılı kalıo havada biyerlerde hiç indiresim yok esasen hiç halim yok bukadar şeyi konuşmaya...üzerine basıp geçtiğimiz zamanlar için artk yapılabilecek ne kaldıki sanki...çocuktuk daha az mutsuz edilmiştik henüz içimizdeki şehrleri yeni kurmaya başlamıştık daha cesaretli daha masumduk bizler büyüdü ve kirlendi dünya...kimbilir başka şehrlerde sen neler yaşadın ben herseferinde başka bi kenti terk ederken...ruhuma dokunabilenler oldu param parça edenler çokca mutsuzluklarım oldu aşkın tam karşılını bulduğum zamanlar yarım kalanlarım yarıda bıraktıklarım aşık olduklarım...
zaten öfkelensen bütün kuşlar da küt olurküt gece olur, içimiz sil baştan sıkılıriçeriz konuşuruz içeriz konuşuruziçimizden bıkılırağlaşsak kıpırdansak küt sessizlik olursessizlik bir tek yorumsuz rüyalarınla bölünürgibi uygunsuzsun, suçla beni, suç iyi.zaten, aşk bir ihtimal; intihar da ihtimal iki. küçük iskender...
hiçmi koruyamm ben kendimi hepmi param parça olur tüm iyi yanlarım...gidenler hepmi acıtır kalnlara lafım yok henüz...herzaman iyi insanlarla karşılaşmayabilir insan yinede korumalı metanetini...henüz insan olabilmenin ilmine erememiş yartıklar varken fazlaca kişinin gereksiz yere nefes alıpverdiğine olan inancım giderek büyüyo...yapamadıklarımın altında kalırken tüm çocukça yanlarım...beni bu denli acıtan adamların nası bi masalları olduğunu düşünüyorum...hepmi krılır insanın ruhu budenli...güneşi görebildiğim zamanlarda hikayeler uydurup farklı farklı kadrajlarım olsun istiyorum...zamanı tutabilsem mesela bir an bir an olsun tüm dünya dursa ben dönerken...tüm renkli balonlar benim olsa yada...bencil de olsam geveze olabildiğim kadar hatta biraz daha uğraşıp kötü bile olsam...zamanı tutabilsem avuçlarında...sussam yada en azından bukadar konuşmasam sıkılmasam kaçmak istemesem...okuduğum romanlar gibi olsa herşey sonunu başından tahmin ettiğim hayatlar kendini tekrarlamasa ben istemedi
...biri geçip gidiyor şimdilerde onumsıra...yağmurn altnda durup ona bakıyorum hiç farkında değil içimdeki kentin kuşları ölüyo...şimdilerde haksız bi kibir vardr bilirim gözlerinde...oda biliyo daha köşeyi dönemeden arkasına bakıcak ve nekadar şeyi eksiltmiş olduğunu zamanı nasıl yitirdiğini görücek baktığı yerde ve beni görücek biraz daha eksilmiş biraz daha kırgn sadce...hayat bir tür mücadeledir bize zaman geçirmememz gerektiğini söleyip durr zaman geçirmeden sevdiklerimize onları nekadar sevdiğimizi söylememizi emreder...nasıl içime otrdu yapmaya üşendiğim bir tepsi börek...hayat çok acıtarak öğretiyo...ama her zaman kendini yeniliyo hiç durmuyo....yeniden bişeyler yapabilme yetisine sahip hissetmek bünyeyi...ve aşık olabilme ihtimali hep sıcacık ensemdeyse...zamanı üçe ayırmanın hiç gerği yok esasen...düne ait pişmanlıklar yarının telası bugünü ıskalatıyo...dünle yarın arasındaki o en mükemmel zamanı kaçırmış olmanın salakça hali hiç bi otobüsü kaçırmış olmanın kine benzemiyo...
saatlerdir dönüp duruyorum uyuyamıorum bende gvezeliğe vurdum işi gne olmadı hiç bi zaman olmuyo zaten...ben hep başka bi gezegenin zamanını yaşayıp başka bi dilde düşnüorum ki bitürlü kimin ne düşündüğününü anlaymıorum...oraya değilde başka bi kente gitsem gerçi kentler kurtarmıyo benim durumumu daha öncesinden biliyorum...gidip kendimi atmalıyım biyerdenki tüm benliğim kaybolsun bedenim sağlam kalsada paramparca ruhum dağılsın...yetişemediğim zamanlar kuramadığım cümleler susamadığım anlar var biliyorum...ve inan uğraşıyorum herkes için bişiler yapabilio olmak için inan bazı zaman daha kötü olmak için çok uğraşıorum kendime ağır birilerine fazla bazısına eksik sana yitik ona hep uzak kalıorum...elimi uzattığımda dağılmasa masallar,paramparça olmasa zamanlar yaşananlar yaşandıda yaşancaklar bukadar yormasa keşke şimdiden...korkuyosun dimi ben de çok korkuyorum sölediklerimin çıkmasından...geçmişimde çok acıdı acıttı biliorum...inan hep bu telaşım bu denli korkmamdan...sen se hala anla
buharlaşsam uzaklaşsam saydamlaşsm yada yok olsammı ne bu aralar...mutsuzluklara neden,gidenlere sebep olabilme yetisine sahipseniz ve bişeyleri bilmekten nefrt ediosanız sussanızda olmuyosa konuştuğunuzda dünya daha bi ters dönüosa...birileri giderken gelenler tahamül kalmamışsa...ellerim üşüyo içim üşüo ruhum üşüyo...ne yaşanmışlıklar ne yaşanacak olanlar yaşıyo olduklarımızla ilgili...esasen salaaa yatıp inanmak en azından inanıyomuş gibi yapmak gururu umuda yem etmek...şekersiz çay içmeye başladım bi kaçgün önce maydanoz bile yiyorum tanrım büyüdüm sanırım...ve ne yapmam gerektiği hakkında hiç bi fikrim kalmadı ne olcanı görebilio olmaktan ötürü herşeyi kabul eder hiç şaşırmaz yinede fazlaca üzülür ama göstermez oldum...daha ne yaşanmayı anlatabilmek anlaşabilmek anlıyo olabilmek için acaba...üzerimden tır geçmiş yinede ölmeyi becerememiş gibi hissediyorum kendimi...elma şekerinin tadı dilimde acısı damağımda yine...nie bana bunu yapıyosun hala???egomu yenersem söz veriorum tüm gev
''...hiç bir aşkta umuda yer sebebe lüzum yoktur...''
itiraflar içinde hakikate en yakın duranlar belkide aynı zamnda bir itiraf lanlarından ziyade,sır olarak verilenlerdir...ikisi arasındaki fark açık:itiraf kamuya yönelik olabilir sırlar öylmi?herşey onunla ramda kalsın isterdim.dünya armızda kalsın,tarih aramızda kalsın,kelimeler aramızda kalsın...