Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
uçuk...bilen bilir esasen hayatımın ilk uçuğunu bundan 3 yada 4 ay önce çıkarmıştım yine bilen bilir çokça hatta oldukça hatta olması gerektiğinden de çok fazla üzüldüğüm zamanlara denk gelir...peki ya şimdi...neyin uçuğu bu...bilipde bilmemezlikten gelme sendromu gibi bişi varmı hakkatten ya...itiraf ediyorum eşekler gibi ağladım salya sumuk hatta salyamada sumuğumede sahıp çıkmayıp genzime kaçırdım dakıkalarca kustum üstüne...kustukça ağladım ağladıkça daha çok kustum ne ara durdum bılmıyorum ama içim çoktan dışıma çıkmıştı...erkenden odama gırıp ışığıda kapayıp bıkaç ıyımısın tıkırtısınada akşamki sebzeli pidenin dokunduğunu mırıldandım ve tamamen rahat bırakıldım...bıkaç dakıka daha ağlayıp sonrasıznda tuvalet kağıdı yığınının arasında uyuyakaldım sanırım...ve sonuç kocaman bembeyaz bır yuz şişmiş gözler ve tum bu tabloyu tamamlayan kocaman kırmızı bır uçuk...günaydın...başka ...senin dışındaki tüm adamlar tüm zamanlar tüm geceler o gecelere dahil tüm uykular başka...bi nedeni yok
acımı çekıorum lan ben hala...atmaya kıyamadığım bı gravat ve silmeye kıyamadığım bı fotograf yuzunden mı şımdı böle salya sumuk oldum yıne...geçen akşamkı konumu etkıledı benı acaba...bı kışının sevdığı kışıyı unutması bılmem kaç ay bılmem kaç saat surermış...böyle bışeyın istatiği mi olur lan...insanın hıç bı beklentısı kalmamışken bıle geçmışe takılmış olması guzel tum zamanları delı gıbı özluyo olması ne tuhaf...şimdi çıkıp gelse tek lafına ınanmıcağım bı adama salya sumuk yatağa oturmuş ağlıo olmak çok can sıkıcı...kedi beslemek bıle yetersız şu saatde bıde uzerıne bı çıft balık alsam daha ıyı gelır mı dıye duşunmeden edemıyor ınsan...bı bu hafta sonları delırtıyo benı bıde böle takıntılı olduğum kuçuk ama çok içimi kanırtan guzel zamanlar...ne yapsam ki ben...evdekı eşyaları değiştırdım bazı şeylerı attım arkadaşlarımla ıçmeye çıktım saçımı boyattım manıkur yaptırdım yenı bı kıtaba başladım haftaya spora başlıcaz o arada ufak bı aıle arkadaş kaçamağı sonra grişimcil
dolapta asılı askıda gravatını bulduğumdan beri aklımdan çıkmıyosun...ama ne zaman seni duşuncek olsam silik hayal meyal bi göruntu...hatta başka başka adamların bıle göruntusunun karıştığı kargacık burgacık şeyler...bı kaç defa çabaladım...yok olmuyor...sanırım çok üzülmüşüm çok fazlaca üzülmüşüm butun aşkımı tuketmışsın...yaşanmış bıkaç andan başka hiç bir şey kalmamış...evet bunların hepsını uyandığımda duşundum kalmamışsın...ve ben gunlerdır bu kentde yuzune denk gelmemek ıçin sevdığım tum sokaklardan uzak duruyorum...daha ıyı gelıyor...evın salonunu değiştirdiğimizde bıraz daha sılındı suretin sankı sabaha kadar senınle oturabıldiğim sen varken evren kadar buyukmuş gıbı gelen koltuk şımdı ufacık ...beraber uyuduğumuz ve sureklı şıkayet ettığımız yatağı gelen adama verırken atılacak bu dedığımde de sılındın bıraz daha... odamda hıç bır eşyanın yerı aynı yerde değil ve ben şıkayet edılemıcek rahatlıkta yenı senın dokunmadığın deymedığın bı yatakta uyuyorum...sen giderek saydamlaşıyo
kolay sahip olduğu herşeyden kolay sıkılır insan oğlu...çocukken çabuk sahip olduğu oyuncağından kıyafetinden arkadaşından okulundan sonra buyudukçe kolay sahıp olduğu işinden evinden arabasından kolay sahip olduğu sevgiden sıkılır kolayca...oda kolay sıkılmıştı işte...ve ben uzunca bır sure kabul edememıştım bır turlu anlayamamıştım en önemlisi anlamak istememiştim...insanın doğasında var inanma ihtiyacı sanırım en başında evrenin bir yaratıcısı olduğuna inanma ihtiyacı modern zamanın en buyuk sıkıntısı gibiyken...kadın olmakla ilgilide bazı ve birtakım inanma ihtiyaçları var hali hazırda bunyede barınan...neyseki platonik aşk evrenin en buyuk hedıyesi...
onun bana ihtiyacı kalmamıştı...evet tüm soruların nedenlerin cevabı buydu belkide...benim ona olan ihtiyacımıysa zaten hiç bir zaman sormamıştı...beraberken yaptığımız en keyifli şeydi belkide uyumak...nasılsa kışa denk gelmiştik işte...havada bu mevsimde soğuktu hep bu kentte ustelik o hep diğer ınsanlardan çok daha fazla uşürdü ve bizim en keyif aldığımız şey olmaya başlamıştı zamanla uyumak...bir yorganın altında çok soyut bi ışıkta hatta çok soyut bi ruhla sımsıkı sarılıp bırbırımızı ısıtmıştık...en başlarda nasıl bukadar çok gülebiliyoruz dıye şaşırmıştık hatta uyumadan önceki o mırıldanma aralarında teninin kokusunu ezberlemıştım ıstemeden...istemeden sevgili olmuştum istemeden alışmıştım istemeden çok sevmiştim sanırım ben seni...çoğu zaman beraber yapabıldığımız hıç bışey olmamasına rağmen beraberdik bazı geceler sadece beraber uyumak ıçın beraberdık hatta...ve sonra yaz geldi artık üşümemeye başladın sen...benim heycanlarım gereksiz uykularım bunaltıcı gelmeye başladı sana...
bu sabah eylülde olduğumuza inanamadım...uyandım ve sanki birden eylül oluvermişti...koca bir yaz bölük pörçük az biraz sancılı az biraz keyifli bi miktar plotonik bi miktar özlemli pişman rakılı şaraplı denizli güneşli geçti...bunca zaman yazmayıp onca şeyi bir çırpıda anlatabilecek güce ve heycana sahip değilim itiraf edeyim...koridorda hala açılıp boşaltılmayı bekleyen bir adet valiz derlenip toplanmayı aynı hevesle bekleyen bir ev ve tüm bunlara karşın hala içinden çıkılmasını bekleyen bir yatak mevcut şu anda hayatımda...platonik aşk iyi birşey ağrısız sızısız ustelik...en fazla ogun onu ıkıncıye görebılmekten daha fazla birşey beklemıyo olmak ve bunyenın buna herşeyden çok razı oluşu tanrım ne guzel bır hıs...sonra oturup dıyorsun kı bunca kırkınlığı nıe yaşarkı ınsan...sonra dıyorsunkı ınsan neyle yaşar...yada ınsan neyle yaşayamaz...