esasen hiçte içinde olmak istemediğim düşüncelerim var şimdilerde yatağımın sağ tarafında kitabımın arasında duran...ne olduğunu bilmek isteyip istemediğimden tamda emin olamdığım şuphelerim geçmişe ait çok ince sızılarım ne biliyim ben bi ton şy var şimdilerde sağımda solumda...o adama dair sorularım çok eskiye ait ya çıkmasın istiyorum oldukları yerden ama nefretettiğim tüm yanlarım en aktif zamanlarını yaşıyo...önemli olanın geçebiliyor olması olduğunu çok zaman önceleri öğrenmiş olmamdan kaynaklı bi rahatlığımın olması sonradan geçicek bile olsa fazlaca üzülmeme neden olsun istemiyorum buseferde...güneş bile açtı şubatın songünü şerefinedir belki bilmiorum ama benim üzerimde öylebi uyuşukluk varki enson anladığım şeyden sona miskinliğim daha bi arttı sanki...birinin bukadar zaman sonra gelebilme ihtimalinin olması bile günlerdir su içmemişim gibi hissettiriyo hala bana...kendime bile tam kuramadığım cümleler bölük pörçuk avucumdayken uyumuşum gece ölece uyandığımda yatığıma dağılmıştı kırmızı saçlarımın arasından uyku sersemi oturp toplamak çok zamanımı almadı esasen ama bulamadığım kelimeler için yatağın altına bakmaya üşendim açıkcası zaten yarımlardı ve bi kelimenin eksik yada fazla olmasının fazlada bi öneminin kalmamış olmasındandı bu rahatlığım muhtamelen...gelme diyebilecek kadar güçlü olamadım hiç bizaman ona gel dicek kadarda cesaretim yok artk sevmelerim bile daha eksik artk onada söledim...bomboş içim dışım şimdilerde hala atamamışken aklımdan bir diğer gideni hala fazlaca şaşkınken hemde tüm yanlarımın bukadar üzebildiğine sevgimden kendimden bukadar şüpelenmişken az ötem yine ona doğuyor gibi şimdilerde ve ben havada asılı kalıyorum böle zamanlarda biri gelip elimden tutsun die bekliorum...oysa kendime yetebilme gibi bi yetiye sahiptim çocukluğumdan beri kalablıklar içinde yanlızlaşıp sonada kendime dönebilen kocaman kocaman mutsuzluklara gülümseyebilen...bu ne yapıcamı bilmez ne hissettiğimden habersiz zamanlarım ne yapmam gerektiğini bilmiyo olmamla ilgili değil...tamamen yorgun olmamla ilgili telaşa lüzüm yok herşeyin fazlası zarar bünyeye cansıkıntısı bu geçer en nihayetinde...yeni romanın ilk sayfaını okumak gibi,papatyalara dokunmak gibi sevmediğim halde elma şekeri yemem gibi herşeye rağmen affedebilmem gibi ve yi,nede terkedilmem gibi herseferinde yarım kalmam gibi zamanın eksik haytın yitik olması gibi bildiğim yalanlara inanıyomuş um gibi anlatıcak çok şeyin birikmiş olması gibi...her gidenle içimdeki şehrin kelebekleri ölür kimseler duymaz oysa benim kulaklarım sağır olur...alıştırmıyorum artk kendimi bir diğerine çocuktum topladığım kelebeklerin öldüğünü gördüğümde ve avcumdaki parlak tozları gördüğümde ellerimden nefret etmiştim...
...genel olara kendimden pek memnun değilim şu sıra...kendimle ilgili sorunlarım var kendimden sıkıldığım zamanlar kendime gelmem gereken anlar var...hayat sabah kalkıp gıyınıp dukkana gelmek gun boyu ınsanlara gulumsemek personelın abuk subuk ıstek ve saçma sapan tavırlarına maruz kalmak patronlara gereksiz laflar anlatmak para saymak ışıkları kapatıp taksı çağırmak taksıcının ona göre çok önemli bana göre çoğu kez anlamsız kalan hayat eleştırılerını dınlemek eve gıtmek herkul nereye ışedı çıka nereye kustu telaşından sonra abuk bı tv dızısı karşısında uyuyakalmak oldu...yatagın uzerındekı temız çamaşırlara hergun bır yenısı eklenıyor ve ben ıçerısınden bı çorap bır hırka alıp oldukları yerde bırakıyorum onları...akşamları çok yayılmışlarsa bırazcık daha kenara ıttırıyorumkı banada yer açılsın dıye...eskıden bıseyler cızerdım arada da olsa...çiçek yetiştirirdım kıtap okuduğum zamanlar vardı mesela...bıyerlere gıdıp bı bıra söyleyıp eskı bı arkadaşı bekledığım bıkaç zamanım vardı...ruh...
Yorumlar