Ana içeriğe atla
...biri geçip gidiyor şimdilerde onumsıra...yağmurn altnda durup ona bakıyorum hiç farkında değil içimdeki kentin kuşları ölüyo...şimdilerde haksız bi kibir vardr bilirim gözlerinde...oda biliyo daha köşeyi dönemeden arkasına bakıcak ve nekadar şeyi eksiltmiş olduğunu zamanı nasıl yitirdiğini görücek baktığı yerde ve beni görücek biraz daha eksilmiş biraz daha kırgn sadce...hayat bir tür mücadeledir bize zaman geçirmememz gerektiğini söleyip durr zaman geçirmeden sevdiklerimize onları nekadar sevdiğimizi söylememizi emreder...nasıl içime otrdu yapmaya üşendiğim bir tepsi börek...hayat çok acıtarak öğretiyo...ama her zaman kendini yeniliyo hiç durmuyo....yeniden bişeyler yapabilme yetisine sahip hissetmek bünyeyi...ve aşık olabilme ihtimali hep sıcacık ensemdeyse...zamanı üçe ayırmanın hiç gerği yok esasen...düne ait pişmanlıklar yarının telası bugünü ıskalatıyo...dünle yarın arasındaki o en mükemmel zamanı kaçırmış olmanın salakça hali hiç bi otobüsü kaçırmış olmanın kine benzemiyo...birileri hala yalanlar söylerken ben sadce inanıyomuş gibi yapıyorum şimdilerde...ve birileri bilerek kendini üzüyo beni kullanarak...okadar içime batıyoki -yapma- bile diyemiyorum kendini boşuna acıtıyosun böyle...gözlerim yorgun görünsede içim kıpır kıpır şimdilerde geçen akşamki rakı balıgın tadı hala damağmda sanki oysaki balık sevmem ben...güzel insanlarla güzel zamanlar yaşıyo olabilmek hayatın en güzel yanı zaten...bide o böyle acıtmasaydı canını...özür dilerim üzen yanlarım için herkesden bugün ruhumu hafifleticek en gerekli cümle sanırsam... özür dilerimm...mutsuzluklarımın faturasını size çıkartmak değil amacım esasen okadar çok şey varki olmasını istediğim üzüceksem eğer uzak durmak en iyisi...herşeye rağmen bu aralar hayat daha zevkli belkide o kadın biraz olsun mutlu diyedir bu güzel zaman aralıklarım...birileri geçiyo önümden hayatıma dahil olanlar ait olanla mutsuz olanlar bana dair olanlar denize nazır hayatıma anlam bana destek hayllerime malzeme olanlar...birileri geçip gidiyo önümden...yağmur yağıo ve ben onu öpmek istiyorum yağmur yağarken...hangi günün sabahına kim nerde nasıl uyanıyosa artk eskisi gibi hissedememekle ilgili olabilir bazı şeyler...bazen bildiğine küfretmek ağız dolusu pekala terbiyesizlik sayılmaya bilir bence...gülüp geçiyorm şimdi tüm yaşamı çekilmez kılan salakça ayrıntılara...geçen akşam çocukluk korkumu yaşadım sabaha kadar...herkes uyurken uyuyamamak kadar korkunç bişey yok bence...sonra farkettimde sandığım kadar çocklukta kalmamış...ben büyüdükçe oda büyümüş içimde biyerlerde ve nezaman bişey hatırlatıcak olsa benim içimdeki şehrler yıkılıyo...en güzel sennle şarap içip tuzlu fıstığın kalitesini tartışıyoken ve hayatımın en güzel yemk yapan adamıysan...beni ben yapan...masallarıma çockluğum boyunca kahraman bu zamana kadar hayatıma destek olan senken...biliyomusun ben hala hazır değilim nefessiz kalmaya...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

neçok özlüyorum bazı zaman onu...ne çok sevmiş yüreğim gözlerini...ne çok alışmış tenine ruhum...yabancı biri oluşundan şimdilerde gözlerimi dolduruyor hatırlattıkları...zaman ne hızlı ne acımasızca geçip gitmiş yanıbaşımızdan...bırden bambaşka şehirlerde bambaşka insanlar olarak buluvermişiz kendimizi...oysa bazen daha dun havuçlu tarçınlı kekin kokusuna karışan muhabbetlerimiz varmış gibi daha dun sol omzunda uyuyakalmışım gıbı...uyandığımda çoktan gıtmıştın ve ben çok başka bır hayattaydım senden ısık yılı uzakta...ınsan herşeye alışıyor lakin...gidenin yeri muthış bır hızla doluverıyor...unutulmuyor belki ama geçip gidiyor tum önemli gibi görünenler...ve bir adam çıkıp paldır küldür giriveriyor hayatıma...senın elllerimi tutamadığın tum deniz kenarlarında ellerimi tutuyor senın yatamadığın uykularda bana sarılıyor...benden önce hep eksikmiş hep yarımmış gibi seviyor benı...öyle tanıdık geliyorki sevgisi tıpkı benım senı sevdiğim gibi tanıdık bi his ve ben sırf bu hıs ıçın bıle seve...
...belkıde haklıydı bırçoğu...belkıde ben fazla heycanlanmıştım -ebılırdık dedeğimiz herşeye...ve belkıde ben hıç gereği yokken olmanı istemıştım...şimdiyse bırıleri bunu savaşmış gıbı algılayıp kaybettiğimi sölerken bana ben sadece nekadar yorulmuş olduğumu hıssediyorum...çokta dışında bırınn vazgeçmememi sölemesine şaşırarak hemde...neyden nasıl vazgeçilmesinki...bırıleri çoktan başka bı gezegene gıtmişken...avuçlarımdakı soru işaretlerı artık çok daha fazla ağır gelırken...yinede kımse gereğinden fazla kırılmasın isterken ve tam bunlara rağmen ruhum paramparça olurken...susarken konuşmak isterken...yokken...var olmanı dilerken...en çok kendine güvenırken ona inanmak isterken...saklarken herkesden...incinirken...diğeriyken...severken...uyurken...sabah olurken yalnızken...dokunurken...beklerken...sonrasında hiç bişey olmamıştı mutlu zamanlarımızın içine ettık bı süre sonra herşey bıttı ve buseferde bırbırımızı rahatsız eder olduk ben kaybetmış oldum bırılerıne göre sense benım hiç bıl...
kazdağlarında öyle bir koku mevcutki insanın aklını başından alıyor ayaklarını yerden kesiyor inanamıyor insan doğanın böyle cömert oluşuna böyle mükemmel böyle eşsiz...yer gök kokuyor arkadaş...zamanı geçmek üzere olan narenciye çiçeklerinin kokusunu yeni başlayan zeytin çiçekleri kovalıyor adeta arada akşam sefaları karışıyor hele birde yasemin eklendimi dayanılmaz oluyor her nefes alışınız başka bir karnaval başka bir şenlik...lakin ne dersem diyeyim anlatılmaz yaşanır bir durum...koku olayı çok karmaşık birşey zaten insanın içine işleyen böyle her birşeyi derinlemesine kadar hatırlamanıza yardımcı olan...malum taşınma telaşındayım bıkac zamandır eşyalarım orada burada toparlanmaya çabalıyorum gideceğim güne kadar en azından toplu kalma çabası benımkısı dun sevdiceğimin yeşil yakalı tşortu geldi elime benimkilere karışmıs...butun herşey boğazıma takıldı kaldı sanırsın yutkunmak ne hıç öğrenmemişim orada öluverıcem nefessızlikten...34 koca gun 34 upuzun gece geçmış 34 kes gunaymış 34...