Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
oraya buraya dağılan yanlarımı toplamakla meşkulum...fazlaca geçimsizim bu aralarda...burnumun kızarıklığı geçmek üzere yediğim portakallar işe yaramış olmalı...evde olmanın huzuru bişeylere geç kalışın huzursuzluğu şarabın mayhoşluğu birinin yok oluşuna kaldırıyorum tüm bardakları...her anını sarıp sarmalayıp kaldırma telaşı sardı unutmaya başlarken bellek onu ve ona ait olanları...birileri gelip birileri giderken bizler hep aynı yerde adımlarımızı sayarak harcıyoruz tüm boş zamanlarımızı...belkide inanmıyorum dediğin tüm bildik yalanlara fazlaca inanmış olmakla ilgilidir üzerimdeki bu kırgınlık zamanları portakal c vitamıni üşütürsen nane limon aşıksan yapcak fazla bişi yok ki şu anki durumum buna pek müsait değil...ve krılmışsan birileri tarafından bi fincan karanfil tarçın çayı içine bi parça liman şkere lüzüm yok kiloda yapıo zaten ihihiiii...kendimi iyi hissetmek için çikolata yemek varken tarçın çayına atılan iki adet kesme şekerle harcamaya hiç niyetli değilim günlük şeker ha
tanıdık bi şehrde çokça sevilen tanıdık insanların yanında yeni ve tanımadığım bi yaşa girmek fazlaca tedirgin edici kişiyi sanırsam...cafer ve ben şuanda sevdiğimiz şarkıları dinleyip benim dünyaya gelişimin bilmemkaçıncı yılını kutluyoruz...caferinde sevdiği şarkılar benim kurbaam olduna göre benim sevdiğim şeyleri sevmek mecburiyetini dayatıyorum ona...tüm bana dayatılan şeylerin intikamını alırcasına...çok sevdim caferi ben...oda beni sevmişmidir acaba...sormadım gerekte yok esasen sevmek zorunda...ihiihii...fazlaca ihtiyacım var şu sıralar...bişeylere inanmaya...her adımda yaşlanırken geriye saramıyacağım zamana bakıp hayıflanıyorum geçen kısmına...tanıdık olanı yitirmiştik oysa ve belkide güzel olan tek yanıydı...bi şansımız daha olsa başa dönebilirmiyiz acaba...hayır diyo cafer gülüorum ona salak diyorum bunu isteyen kim...cafer küsüo bana...küsme diorum bugün benim doğum günüm ve şuanda sana ihtiyacım var...bide öpüorum caferi hemen yumuşuyo...üzme kendini acıtma göksu dio...ge
çok mu fazla hızlıydı zaman yoksa bizmi gereğinden fazla yavaştık...neye nasıl böle inandırıldık bukadar incitildik...nasıl kırgın bakışları ben nasıl yorgunum ona karşı...paronayalarım var benim garipliklerim abuk subukluklarım içime yerleşmiş kırmızı şeytanlarım ne biliyim öle işte...bi tuhaflık var biliorum bi abukluk subukluk...kuramadığım cümlelerim salakça hallerim gereğinden fazla mutsuzluklarım yükseksesli kahkahalarım geveze zamanlarım...farkındayım tüm bunlarında şikayetçi diilim...olanlar zaten kendileri çekip gidicek kadar zekiyken ben nie bişeyler yapıyım...bazen fazlaca kırgın yada mutsuz olabilirim çokda önemli değil esasen geçer o hallerim imdat çekicin ehiç lüzüm yok telaşlanmayınız...bazı zaman fazlaca çocuk olabilirim nezam büyüceksin sorusu fazlaca gereksiz kalabilişr hatta yanmda ben eğreti durabilirim biçok şeye...hiç geçmesin istediğim halde telaşa lüzüm yok oda geçio ennihayetinde...yeni yaşıma çok yakıştı bu üzerinde tavşan oturan çoraplarım...içimde festivalle
Bir zamanlar aşkın ne olduğunu bilmek isterdim. Aşk bulunmasını istediğiniz yerdedir. Sadece güzelliğe sarmalanmış bir şekilde geçip giden saniyelerin arasına saklandığını görmeniz gerekir. Bir dakikalığına durmazsanız onu kaçırırsınız."
Zamanın çivilerinin yavaş yavaş yerinden oynadığını hissediyorum. Zamanla oynamak kesin kuralları olmayan bilimdir. Her sanatta olduğu gibi oda kişiye özgüdür." "En gizli fantezisi bir sanatçıyla ile ilişki yaşamak olan bir kadın ile ilgili bir şeyler okumuştum. Adamın onu gerçekten göreceğini düşünüyordu. Onun her kıvrımını, her çizgisini, her beresini görüp sevecekti. Çünkü bunlar kadını eşsiz kılan güzelliğin parçalarıydı." "Zamanı dondurmak istedim. O anın keyfini çıkarmak. O anı bir hafta boyunca yaşamak istedim. Ancak durduramadım. Sadece yavaşlatabildim. Göz açıp kapayana dek gitmişti." "Zamanı hızlandırabilirsiniz, yavaşlatabilirsiniz de. Dondurabilirsiniz bile. Ancak başa saramazsınız. Yapılanı geri alamazsınız."
"İnsanın kafatasını parçalamak için 255 kilo gerekir ancak duygular çok daha kırılgandır." "Neden ayrılmıştık? Tuhaf ama geçmişe bakınca nedenler çok anlamsız geliyor. Geçen gün benimleydi beni sevdiğini söylüyordu. Bir hafta sonra bir başkasıylaydı. Aynı şeyleri ona söylüyordu. Beni gerçekten sevmişmiydi? Aşk ne demekti? Bu kadar gelip geçici bir şeymiydi?" "Ayrıldığımdan beri bir türlü uyuyamıyordum. Uyumaya çalıştıkça yorgunluğum azalıyordu. Her yolu denedim, uykuya karşı bağışıklık kazanmıştım. Birden bire fazladan 8 saatim olmuştu. Hayatım 3/1 uzayıvermişti. Zamanın bir an önce akmasını isterken, her saniyenin geçişini izlemeye mahkum biri olmuştum."
nedenini hiç bilmedim sadece öle hissettim şimdilerdeki gibi aynı...içimöe batan bişeyler var sanki kötü giden bişiler...ne olduğunu bilmediğim ama...sussasım geliyo durup dururken yada gereğinden fazla konuşma isteği gelip bünyeme yerleşiyo...kendimi durduramayıp nefret ettiğim zamanlar böle durumlar...yinede elimiz mahküm yaşıyoruz...elimiz mahküm yaşanıyoruz...önemli olan eskimio olmak sanırsam ama ondan bile emin olmadığım zamanlardayım...anlatılan masallara inanmak isteyen yanım hep ağırbasıyo...nie budenli huzursuz yine benim ruhum...aşkın ışıkları vurmuyo bu şehre şimdilerde...yada herseferinde kapalı oluyo benim gözlerimş...başka bi şehre giden bi bi trenin 56numaralı koltuğuna bi kişilik biletim var...içimi acıtan ölesine özlenen...çok tan geçmiş olan...
bomboş...içim dışım tüm kent...bomboş...dün bugün yarın....bomboş insanlar akıllar hayatlarımız bomboş...birilerini taktir ederken bom boş hissediyorum kalabalık haytlarımızı kıskanırken kendime hayıflanıyorum şimdilerde...çok sakinim ve korkuyorum bu halimden geceleri çok konuşup deli ediyorum odadaki kızları...gceleri uyumuyorum içimde geç kalma korkusu hatta fazlasıyla zaten geç kalınmışlık hissi...kuramadığım cümleler tam olarak anlatmak istediklerimi ifade edebilir bunlar hep biraz eksik kalıyo farkındayım ama hiç iyi değilim fazlasıyla geveze çokça sakinim...mavi önlüklerimizin altına renkli çoraplar giydiğimiz zamanlarda nezamn büyümüş olucamızı tartışırken birde baktımki çok olmuş...ben hala gerksiz bi ton cümle kurup biton insanla muhattap olurken fazlaca yaşlanmış ruhlarımız...sıkılmış sıkışmış yetersiz ve bomboş hissederken kendimi...nasıl canım acıyo tüm ölen çocuklara ve diyorum ki şimdi sadce ben değilim bomboş olan...öle gereksiz insanlar nefes alırken başka bi toprağın
bi kadın geldi öptü bugün beni...onunda oğlu varmış, uzakmış çok, nezamandır görmüyomuş, allah yardımcım olsunmuş, iyilerle karşılaşıyımmış, nede güzelmişim, herşey dilediğim gibi olsunmuş...bide nasıl ağladı bunları dilerken içim ürperdi dün sölediklerim aklıma geldi biri benim için bişiler dilesin demiştim ya hani bu gün o kadın sokağın ortasında salya sümük ağlarken benim için dilenebilecek nekadar iyişey varsa bi nefeste dileyip bide üstüne kocaman bi anne şevkatiyle beni öpüp gitti...kalakaldım ölece...merak etme dedim oğlun iyidir...neden ağlıosun ağlama bak dedim bende uzağım ama iyiyim..olsun dedi iyidirde uzaklık çok acıtıyo...roman kahramanı gibiydi yanımda beyza olmasa hani aklımın odalarında dolanıyorum sanardım kendimi...bişey söleyemedim zaten onca dileğe karşılık teselli edici tek bi cümle kuramadım karşımda ağlarken içim burkuldu nasıl ezildi ruhum...eski evlerin eski hikayeleri olur eski hikayelerin onlardan eski sahipleri ve keni kendine buyüyen hikayeler sonunda kim
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalımŞu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarındanBebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarındanDurmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtarŞu aranıp duran korkak ellerimi tutBu evleri atla bu evleri de bunları daGöğe bakalımFalanca durağa şimdi geliriz göğe bakalımİnecek var deriz otobüs durur inerizBu karanlık böyle iyi aferin tanrıyaHerkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorumHırsızlar polisler açlar toklar uyusunHerkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumamHerkes yokken biz oluruz biz uyumayalımNasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklardaBeni bırak göğe bakalımSenin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalımTuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorumBu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibiSularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyorSeni aldım bu sunturlu yere getirdimSayısız penceren vardı bir bir kapattımBana dönesin diye bir bir kapattımŞimdi otobüs gelir biner giderizDönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güçBir ellerin bir ellerim yete
benim için bişeyler dilermisin bu gün???ne olduğunun hiç bi önemi yok benim için bişey dile yeter...bu aralar bunun için bile pek halim yok!!!günlerdir uyuyo gibiyim sanki...ve hala uyumak istiyo gibiyim her nekadar uyuyarak geçen zamanın hebaolup gittiğini ve bi adım daha geç kalmış olduğumu düşünsemde...nasıl ince ince yağmur yağıyo..nezaman açsam gözümü martıları görüyorum gökyüzünde yeniden kapıyorum gözlerimi...birini bırakıp diğerine başlıyorum biyığın yarım romanım var şimdilerde başucumdaki masada duran...hiç bişey bilmek istemediğimi düşünüorum nedense...ruhuma ağırlık yapıyo bildiklerim...düşünmeden saatlerce oturdum dün gece...gecenin bi yarısında uyanıo olmak ne kötüymüş tanrım uykularımın bölünmesine tahamül edemiyorum...bu aralar fazla ıslak bu kent yatakdan dışarı çıkasım gelmiyo...kıvranıp duruyorum kendimle cebelleşiyorum...bişiler yapmalı...canımı sıkmaya başladı bu ruh hali fazlasıyla gereksiz sanki...o kadının hüznü gelip oturur zaten her defasında benim içime...se