Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
kalabalık,aynı zamanda bomboş tüm caddeler...arkamdaki adımlar tanıdık nefesi uzak hatırlamaktan yorgun...gnler sonra üşümek yeniden hemde bu denli tanıdık bi şehirde...sevdiğim sokaklarıyla,caddeleriyle,hatırlattığı mutsuzluklarıyla,ve aşklarımla...budenli özlenen ve yoran içinden nehir geçen bu şehir...biras zayıflamış,siyah gene yakışmış ,yorulmuş,belkide unutmuş...cvabı olmayan sorular aklımda elimde kırmızı fülarım o çok sevdiğim botlarım sevdiğim bu kent ve o adam hayatımın 3.tekil şahsı bana uzak, bana yitik, bana silik, bana ağır ,bana hata,bana tuzak...bense geçiceğinden emin...hala bi yanım ondayken...kendimle cebelleşiyorum gene...oyuncak zaferlerimle mutlu olmaya çabalıorum birinin gelip kahraman olmasını istiyorum...uçabilio olsun duvarlardanda geçebilsin hatta kahraman kostümü bile giysin...acır sabahlarım bi süre şimdilerde...zaten tanıdık bu koku...şehirler terketmek yetmio kendinden kaçmaya...martılar bile seni hatırlatıyodu bir başka şehirde bu şehirde sen yokmuşsun g
yağmur yağıyo ya daha bi zorlaştırıyo herşeyi...zor zaman zor hayat zor tüm bu ruh hali...biriktirdiğim mutsuzluklar fazla gelmeye başlayınca bünyeme bir doz pan zehire ihtiyacım oluo genelde...yetmio hiç bişeyin yetmediği gibi...dozu arttırdıkça daha çok canım acıyo ve ben ii hissediorum kendimi...içimi acıttığı halde gidiorum yaaa...ii olduğuma inandırıyorum kendimi son 1saattir.sonra yorgunluğumu görüp kıyamıyorum kendime inanıomuş gibi yapıyorumbi süre...oda inanmıoo ama öle varsayıyo...kendimle cebelleşirken hala yağmur yağıyo dışarıda elimde 2.pulmana ait cam kenarıdır die umut ettiğim 6 numaralı bi koltuk bileti var hayatıma sığdıramadığım tüm hayallerimi sıkıştepiş sokuşturdum içine 2tane tşört 1 çift ayakkabı bide yüz temizleme losyonumu aldım sanırım aslında hatırlamıorum boşa salladım...dışarda yağmur yağıyo ve dünkü martılar yok çatıda...ne kötü...uzak yol uzak hayal uzak zaman uzak hayat zaten fazla yakınıs uçurum kenarlarına milletce tüm bu uzaklıklar anlamsız...oda uzaa
. neyin nasıl olması gerektiğinden emin olamayıpta nedenini nasılını çokta takmadığım ama içimdeki karıncaların minik adımlarının bile canımı acıttığı,ajandamdaki sayfaya olması gerekenler-olması gerektiği gibi olanlar-olmasada olabilirlikler-olmasaydı daha iyiyidi dediklerim ve hiç olmamış farz ettiklerim diye katogorilere ayırdığım gayet ıslak ve bi okadar meleonkoli olan ama aynı zamanda bana kendimi iyi hissettiren ama düşününce daha iyi olabilir dedirten bi gün bugün... sıradan olduğu gibi dana nazır ve denize uzak sanki genede biyerlerde çatıda martılar var hemde yağmurun altındalar...sanırım hep kahve içmemmiş olmamdan tüm bu saçmalamm...yada fazlasıyla yanlızlık hissinin yeniden bünyemde misafir edilişinin verdiği huzursuzlukla eşdeğer ruh daygunluğu yada doyumsuzluğu...fazlalık kumtorbalarını çözüp aşyamı atsam acaba şu uçurumdan yada şu arkası dönük kızımı ittirsem yada gidip bi intiharmı etsem herkesin iyiliği adına...martılar hala çatıdaa ve yağmur hala yağıo...birileri üşü
, renkli balonlar uçurmak gibiydi bir şehirden bir diğerine ve ençok küçük kız çocukarının mutlu olmasını dilemekti...terkedip gidip dönüp gelmek gibi herşseferinde her yazın sonunda kışı özlemek gibiydi...ve gibili haytlarımız bize hiç yetmedi yetmemişti...önce sen sonra ben sonrada bi başkası...gibili hayatlarımız hep biraz eksikti...renkli balaonlarımı bıraktım yavaşça suyun üzerine madem rüzgar yok dedim içimden bari suda sürüklenip gitsinler...okentde deniz yoktu oysa...renkli balaonlar uçurmak bir kentden bir diğerine... .
. ...tutamadığım kelebekler gibi,kaçırdığım otobüsler gibi,dönemediğim kentler gibi,bitiremediğim romanlar,içemediğim şaraplar ve aşık olamdığım tüm adamlar gibi bu hüzün tanıdık benden uzak bana ait ve bana dair bi okadar...mutluluk oyunları oynamak kahve falı kapatıp telvelerden hayaller yaratmak gibi...hep gitmek istemek gibi dilenci çocuğa para verirken kendini çok boktan hissetmek gibi o geldiğinda aklına herseferinde içinn ezilmesi gibi renkli balaonlar uçurmak gibi bi kentden diğerine ve koşmak gibi ve durmak gibi ve gitmek gibi herseferinde...bitmek tüknmek gibi her nefesinde...soluğunu tutup beklemek gibi geçmesini bi mutsuzluğun... .
. ben hiç terkedemedim o kentleri...hiç terkedemedim bi sonrakini onun için her şey bi önceki gibiydi...daha kaç kent yakıp yıkıp terkedilirki...daha bukadar başındayken bile herşeyin yıkıntılardan bide mutsuzluklarımdan yığınlarım var...dönülür her kaçılan şehre geri özlenirde sölenemez zaten hiç bi önceki ne eklediki bi sonrakinden umutlu olabilelim ben o şehirleri hiç terkedemedim zaten...bilmediğim bi şehrin sokaklarını adımlıyorum şimdilerde ve tanıdık olduğumuza inn dırıyorum kendimi...ısrarlıyım böle olmaya daha başkası acıtır biliyorum...acımasın canı artk o kadınn gözleri hınzır içi acımış belli kahkaha atar genede sürerken arabayı o çok sevdiği şarkıyı söler açık camlar..uçuşur saçları...uçuşur hayalleri ...ben bilirim içini acısını tadınıda susarım aynaya bakarım ona dönerim oturur acıtırız hatatlarımızı yanındada vişne şarabı...acımasın canı artık okadınn şehirlerinde hep festivaller ellerinde kır çiçekleri oçok sevdiği şarkı bide gözlerinde deniz fenerleri...daha kaç şehir
. bana bir varmış de... bir varmış, bir yokmuş deme... canım acıyo... .
şimdi sadece gidiorum ve gitmekle yetiniyorum...yetmio tüm zamanlar eski eksik yitik şimdilerde ama ben sadece gidiyorum...gitmekti tek yapabildiğim...ve bu gün sadece gidiyorum...