.
neyin nasıl olması gerektiğinden emin olamayıpta nedenini nasılını çokta takmadığım ama içimdeki karıncaların minik adımlarının bile canımı acıttığı,ajandamdaki sayfaya olması gerekenler-olması gerektiği gibi olanlar-olmasada olabilirlikler-olmasaydı daha iyiyidi dediklerim ve hiç olmamış farz ettiklerim diye katogorilere ayırdığım gayet ıslak ve bi okadar meleonkoli olan ama aynı zamanda bana kendimi iyi hissettiren ama düşününce daha iyi olabilir dedirten bi gün bugün... sıradan olduğu gibi dana nazır ve denize uzak sanki genede biyerlerde çatıda martılar var hemde yağmurun altındalar...sanırım hep kahve içmemmiş olmamdan tüm bu saçmalamm...yada fazlasıyla yanlızlık hissinin yeniden bünyemde misafir edilişinin verdiği huzursuzlukla eşdeğer ruh daygunluğu yada doyumsuzluğu...fazlalık kumtorbalarını çözüp aşyamı atsam acaba şu uçurumdan yada şu arkası dönük kızımı ittirsem yada gidip bi intiharmı etsem herkesin iyiliği adına...martılar hala çatıdaa ve yağmur hala yağıo...birileri üşüdüğünü sölüo ben üşümüorum oysa daha ...üşümelimiydimki acaba...karıncalar hala koşuşturup duruoolar canımı acıttıklarının farkında bile değiller kendilerinden beklemiolarya ondan...bende kendimden beklemediğim biçok şeye neden oluyorum hatta bazen ben bile şaşırıp kalıorum sona durup bakıorum biras dinlenip yeniden başlıorum...dün akşam içinde küçük havuç parçalarının ve dereotlarını kardeşçe yüzdüğü erken geldiği ii,n soğuumaya çalışırken son anda yakalamış olduğummm tadının fenada syılamıca ama adını bilmediğim bi çorba içtim...heheeeee...ve içimdeki karıncalar henüs uyanmamıştı daha...herşey sakindi yani bünyemde...mutsuzluk bile yopktu ruhum daha hafif ben daha softtum ve zaman hala anlaşılmazdı...birileri hla bu bilinmezlik içinde dahi bişiler sormak isterken bir diğerine nasıl anlatabilirsin ki hiç bişi bilmio olduğunu...ve biyığın boş cümlenin içini kanırttığını budenli çok konuşmanın çok bilmekten değil gereğinden çok mutsuzluk biriktirmekten olduğunu...martılar var hala karşıdaki çatıda saatlerdir ordalar bende bu yataktaa saatlerdr bakıorum onlaraaa...zor zaman zor hayat çok zor bu ruh halii...ıslak kent çatıdaki martılar sıkılmış can milliyet sanat dergisi içilmemiş kahve yurt ranzası ve bir adet mutluluk oyunu... ve ben birilerine hala renkli şekerlerden bahsediyorum ve birileri içimdeki çocuğa gökyüzünden renklişekerler yağacağı yalanını empoze edio...bilmio nerden bilebilirki zaten o ilk yalan söylien sanıo kendini ya çok yanılıoo...oysa alışkın bu çocuk renki şekerleri hep vitrinde görmeye o güsel şeylerin sevimsizleşmelerine üzülmekte çok zamanlar önce...birileri ona sözler verioo şekerler yağıcana dair gökyüzünden hemde rengarenk...akşam olduğunda gitmişti çatıdaki martrılar ve yağmur devam ediodu zaten bölesi daha çekilesi bi hal alıodu hayt bazılarımız için...kahvenin yanında şeker getirmemişti garson bi süre düşündüm acaba nerden bilebilirdiki şekersiz içtiğimi...gerçi ondanda bişi anlamadım ya neyse benim aklım hala renkli şekerlerde içimdeki karıncalar uyumak üzere mutsuzluğumda sakinleşti yeterince yağmur keşke hiç durmasa...martılar acaba yarın sabah gelirlermi...acır sabahlarım bilemem hiç bişeyi bilsem neye fayda yüzün bana dönmeski....
Yorumlar