Ana içeriğe atla
...nasıl gidiyor sorusuna : aynı iş güç devam... diye cevap verme olayını okadar abartmışım ki kronik bir rahatsızlıkmış gibi bunyemde taşımaya başlamışım...lakin bugun dusundumde birçok şey farklı...aynı olan tek şey hayatımın hala bana tam anlamıyla yetemiyor olması...hep bir eksiklik hep bir bitmemişlik hep bir fazladan çaba...neyse...
biraz amerika planlarımızdan bahsedeyim...sevdiceğimin bulaşık yıkamaktan usanıp ilk(ve son) maaşıyla aldığı supersonık bulaşık makinasını henuz eve gelmemişken apartopar iade ettik...oturup sonrasında bir süre birbirimizin sırtını sıvazlarken nasılsa gideceğizle başlayan birkaç cümle kurmayıda ihmal etmedik...sonrasında şafak vize fotografını çekip hazırlıklara resmı olarak başlamış bulundu...ailelerimizi bu fikri alıştırmak pek zor olmadı geçmiş senelerden bir kulak dolgunlukları mevcut...neyseki tontiş eniştem ve teyzem dışında olumsuz cumlelerle içimizi karartan pek kimse olmuyor şu sıra...bu haftaki ilk işimiz pasaportlarımızı çıkarmak.şafak mart ayı içerisinde yahut en geç mart sonunda gidiyor...evet sanırım en çok içime sıkışıp kalan cumle az önce kurduğumdu...3koca yılı devırmış 4te bayaca yol katetmiş bir çift olarak şafakla ilgili bensiz cümlelere dayanamazken birde o cümlelere gitmek kelimesinin değişik versiyonları eklenince içim ezilip büzülüp küçücük kalıveriyor...
denemeden edemıyeceğimizi hiç bir zaman tam anlamıyla huzurlu kalamayacagımızı hep bır tarafımızın deneseydık dıye dıye yaşayacağını anlayınca 1gunde 1anda 1kerede 1 cumleyle gıtmeye karar verdık...
bugune kadar şehırler kentler terkedip hıç pişmanlık duymamış bir kadın olarak bu defa içimdeki şeyi tarıf edemıyorum...henuz heyecanlı degılım bılıyorum...mutsuzda degılım lakın boyle bır durgunluk var sankı ınceden bır tedırgınlık nasıl desem plan yapamamak gıbı ...bır evı bir mahalleyi kasabayı bır okulu hatta şehirleri kentleri bırakabılırdım daha genç daha guclu çok daha gozu karaydım...şımdılerde 30a 2 kala bir restoran müdüresı olarak esasen sevgımın askımın gelecegı ıcın azbıraz hayallerıme ulaşma ıhtımalımden bir mıktar hayatın benım ıcın yenı planları varmı dıye meraklandığımdan belkıde sadece denemedım dememek ıcın gıdıyoruz...
belkide yeni bir hikayeye ihtiyacımız vardır ıkımızınde...(=

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

...genel olara kendimden pek memnun değilim şu sıra...kendimle ilgili sorunlarım var kendimden sıkıldığım zamanlar kendime gelmem gereken anlar var...hayat sabah kalkıp gıyınıp dukkana gelmek gun boyu ınsanlara gulumsemek personelın abuk subuk ıstek ve saçma sapan tavırlarına maruz kalmak patronlara gereksiz laflar anlatmak para saymak ışıkları kapatıp taksı çağırmak taksıcının ona göre çok önemli bana göre çoğu kez anlamsız kalan hayat eleştırılerını dınlemek eve gıtmek herkul nereye ışedı çıka nereye kustu telaşından sonra abuk bı tv dızısı karşısında uyuyakalmak oldu...yatagın uzerındekı temız çamaşırlara hergun bır yenısı eklenıyor ve ben ıçerısınden bı çorap bır hırka alıp oldukları yerde bırakıyorum onları...akşamları çok yayılmışlarsa bırazcık daha kenara ıttırıyorumkı banada yer açılsın dıye...eskıden bıseyler cızerdım arada da olsa...çiçek yetiştirirdım kıtap okuduğum zamanlar vardı mesela...bıyerlere gıdıp bı bıra söyleyıp eskı bı arkadaşı bekledığım bıkaç zamanım vardı...ruh...
Birdaha asla eskisi gibi olmayacaktı artık ve biz bunun ağırlığının altında kalmış paramparça ruhlarımızla devam etmeliydik...belkide devam etmemeliydik henüz bilebildiğimiz zamanlarda değildik...ülkelerde savaşlar başlayıp biterken hala yeterince inandırıcı gelmiyordu  ölü insan vücutları...hayatımız manipüle edilmiş bi haber tadında olmaya başlamıştı...ve hiç olmadığımız kadar hırçındık artık hatanın her defansında bir diğerimizde olduğuna inanmak isteyen yanlarımız birbirinizi seven yanlarımızın çürüyor olmasını fırsat biliyordu sanki...acımasız birşeyler vardı ve biz hiç birşey yapamaz durumdaydık...birbirimizden bunca uzak yerlerdeyken biz bile hiç olmadığımız kadar acımasızlaşmıştık artık...o beklenen gün gelmiyordu dahada kötüsü gelmeyecekti de ve artık ikimizde bunu biliyorduk...yinede dilimizin ucundakiler bir diğerinden çok kendimizi fazlaca acıtacak cinsten olduğundan birtürlü çıkaramıyorduk kelimeleri...kelimeleri derleyip toplayıp düzgün cümleler kurmanın derdındeydık ...
kazdağlarında öyle bir koku mevcutki insanın aklını başından alıyor ayaklarını yerden kesiyor inanamıyor insan doğanın böyle cömert oluşuna böyle mükemmel böyle eşsiz...yer gök kokuyor arkadaş...zamanı geçmek üzere olan narenciye çiçeklerinin kokusunu yeni başlayan zeytin çiçekleri kovalıyor adeta arada akşam sefaları karışıyor hele birde yasemin eklendimi dayanılmaz oluyor her nefes alışınız başka bir karnaval başka bir şenlik...lakin ne dersem diyeyim anlatılmaz yaşanır bir durum...koku olayı çok karmaşık birşey zaten insanın içine işleyen böyle her birşeyi derinlemesine kadar hatırlamanıza yardımcı olan...malum taşınma telaşındayım bıkac zamandır eşyalarım orada burada toparlanmaya çabalıyorum gideceğim güne kadar en azından toplu kalma çabası benımkısı dun sevdiceğimin yeşil yakalı tşortu geldi elime benimkilere karışmıs...butun herşey boğazıma takıldı kaldı sanırsın yutkunmak ne hıç öğrenmemişim orada öluverıcem nefessızlikten...34 koca gun 34 upuzun gece geçmış 34 kes gunaymış 34...