Ana içeriğe atla
2009 kışımıydı neydi tam hatırlamıyorum  ama benim geçirdiğim en keyifli kış akşamıydı...insan bazen özler...insan bazen bikaç kar tanesinde bazılarını çok özler...sadece o an için özler...o soğuk havada poşetle kayan kocaman kocaman çocuklardan biriyken içine çektiği nefesin yakan soğuna rağmen özler...bikaç kereden fazla incitilmiş olmasına rağmen özler hemde...sırf o andaki mutluluğu için özler tek bi an için...hemde öle sıradan...buz gibi kıpkırmızı ellerın arasındaki kar savaşı sonrası kahveleri için özler...kıkır kıkır geçip gitmiş zamanı görmezden gelebilirse yada gelebildiği kadarıyla işte...bazen beceriksizce üstelik...herkesin haklı nedenleri vardı tabi ya...unutulası ayrıntılar hayatımızın içine eden zaten en nihayetinde...
onca şehirden kaçıp geldiğim yerdeyim ben hala...ben buyudukçe çok şey değişti ama hala çok guzel kar yağıyor bu şehre...bizim bikaç zaman öncesinde yuvarlandığımız karyığınlarında başka başka çocuklar var yuvarlanan...insanlar var sokaklarda gecenın bı yarısı ustelık tum yolları karla kaplı kardan kapalı şehrın...hava eksinin çok altına düşmüş durumda çoktan...ben elimde bi fincan kahveyle bıkaç kar tanesıne hayıflanıyorum içimde biyerlerde bişeyleri çok özluyorum burnumun direğimi neresiyse işte orası sızlıyor ara ara...kaldıki bide  kışın ıkı kışının bırbırıne sarılması için yaratıldığına ınandığım zamanlar aklıma gelince...törpülenmiş yontulmuş bi guzel şekıllendırlmış hıssedıyorum kendımı...kuçucuk kalmış...ölece bırakılmış...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

neçok özlüyorum bazı zaman onu...ne çok sevmiş yüreğim gözlerini...ne çok alışmış tenine ruhum...yabancı biri oluşundan şimdilerde gözlerimi dolduruyor hatırlattıkları...zaman ne hızlı ne acımasızca geçip gitmiş yanıbaşımızdan...bırden bambaşka şehirlerde bambaşka insanlar olarak buluvermişiz kendimizi...oysa bazen daha dun havuçlu tarçınlı kekin kokusuna karışan muhabbetlerimiz varmış gibi daha dun sol omzunda uyuyakalmışım gıbı...uyandığımda çoktan gıtmıştın ve ben çok başka bır hayattaydım senden ısık yılı uzakta...ınsan herşeye alışıyor lakin...gidenin yeri muthış bır hızla doluverıyor...unutulmuyor belki ama geçip gidiyor tum önemli gibi görünenler...ve bir adam çıkıp paldır küldür giriveriyor hayatıma...senın elllerimi tutamadığın tum deniz kenarlarında ellerimi tutuyor senın yatamadığın uykularda bana sarılıyor...benden önce hep eksikmiş hep yarımmış gibi seviyor benı...öyle tanıdık geliyorki sevgisi tıpkı benım senı sevdiğim gibi tanıdık bi his ve ben sırf bu hıs ıçın bıle seve...
...belkıde haklıydı bırçoğu...belkıde ben fazla heycanlanmıştım -ebılırdık dedeğimiz herşeye...ve belkıde ben hıç gereği yokken olmanı istemıştım...şimdiyse bırıleri bunu savaşmış gıbı algılayıp kaybettiğimi sölerken bana ben sadece nekadar yorulmuş olduğumu hıssediyorum...çokta dışında bırınn vazgeçmememi sölemesine şaşırarak hemde...neyden nasıl vazgeçilmesinki...bırıleri çoktan başka bı gezegene gıtmişken...avuçlarımdakı soru işaretlerı artık çok daha fazla ağır gelırken...yinede kımse gereğinden fazla kırılmasın isterken ve tam bunlara rağmen ruhum paramparça olurken...susarken konuşmak isterken...yokken...var olmanı dilerken...en çok kendine güvenırken ona inanmak isterken...saklarken herkesden...incinirken...diğeriyken...severken...uyurken...sabah olurken yalnızken...dokunurken...beklerken...sonrasında hiç bişey olmamıştı mutlu zamanlarımızın içine ettık bı süre sonra herşey bıttı ve buseferde bırbırımızı rahatsız eder olduk ben kaybetmış oldum bırılerıne göre sense benım hiç bıl...
...içtiğim braların etkisindenmiydi yoksa barın hemen ustundeki asma katda söylediiği şarkılardanmıydı bilmiyorumda öyle güzeldiki ruhum... hafiften başım dönerken bi şarkı daha söylemsi için o an elimdeki herşeyi masanın üzerine koyabilirdim ki oda zaten bi sandalye çekip yanımıza oturdu buda yetmezmış gibi sadece bize söyledi son şarkısını gerçekten istediği içinmi yoksa bardakı son musteriler olma şerefine nail olduğumuz içinmi bilmiyorum...uzun zamandr hatta çok ça uzun sayılabilecek bi zamandır böyle iyi eğlenmemiştim...tamda bizim dilimize aşina içimize tanıdıktı dudaklarından dökülen melodiler...ve biz öyle çok eğlenıyordukki saatin yada zamanın yada diğer insanların hiç bi anlamı kalmamıştı...sadece o biz ve biralarımız bide tuzlu fıstık kabuklarımız...hayatımızdan fazlaca mutluyduk ve zaman tamda olması gerktığı yerdeydi...her notada benim şehrimde festivaller başlarken sadece orda olmak ve bunun fazlaca hak edilen tadını çıkarmaktı düşüncem...tek düşüncemdi elleri...nedenin...