Ana içeriğe atla
bazen öyle anlar oluyorki sırf karşımdaki bu denli üzülmesin diye tüm yüklerini yüklenebilirmişim gibi geliyor...sırf anlasın istediğimden deymediğini deymiyeceğini ...susmadan günlerce konuşabılırmışım gibi geliyor sanki sussam o an dağılacak karşımda paramparça...aynı hissin başka rengi esasen onunkide...adamlar tanıyoruz o adamlarla sevişiyoruz ve sabah o adamlara aşık uyanıyoruz...sonrasında herşey o muhteşem aşk filmlerindeki gibi olsun diye bekliyoruz...çaresizlik...ne sefillik...zebil ziyan zamanlar yaşıyoruz arta kalan bi avuç yalnızlık hissi...bu kadarmı lan diyesi geliyor insanın...heleki inanası hiç gelmiyor uykusunda üşümedin diye kendi uykundan çalıp çırpıp ona eklerken bi yandan üzerindeki örtüyü çekiştirdiğimiz adamın bize bu denli mutsuzluk bırakmasına inanasımız gelmiyor...aynısıydı diyorum tıpa tıp işte uykularımı kaçıran boğazımı düğüm düğüm yapan acı aynısıydı...adı farklıydı belkı boyu bıraz daha uzundu uzun adamlara aldanışımdan benım senınle bı ılgısı yok he belkı bıraz daha esmerdı konuşması daha hızlıydı evet ama ınan bıraktığı mutsuzluk tıpa tıp aynıydı...sustuk adı farklı rengı aynı mutsuzluklarımızı karşılaştırırken kaç dakıkamızı o masada bıraktık hatırlamıyorum şımdı...çay demliyeyim ben içermiyiz...içeriz ortak kararından sonra şaraba gitmedi değil elim ama kızdım elime şarap dedim daha da acıtır insanın derinini ama çay bastırır...bi çay koyayım  ben...mutlumu olmalıydı şanslımı hıssetmelıydı bılmıyorum ama yinede sana bu şehrin sokakları zor değil derken teselli etmekti sanırım tek derdim ama emin değilim...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

neçok özlüyorum bazı zaman onu...ne çok sevmiş yüreğim gözlerini...ne çok alışmış tenine ruhum...yabancı biri oluşundan şimdilerde gözlerimi dolduruyor hatırlattıkları...zaman ne hızlı ne acımasızca geçip gitmiş yanıbaşımızdan...bırden bambaşka şehirlerde bambaşka insanlar olarak buluvermişiz kendimizi...oysa bazen daha dun havuçlu tarçınlı kekin kokusuna karışan muhabbetlerimiz varmış gibi daha dun sol omzunda uyuyakalmışım gıbı...uyandığımda çoktan gıtmıştın ve ben çok başka bır hayattaydım senden ısık yılı uzakta...ınsan herşeye alışıyor lakin...gidenin yeri muthış bır hızla doluverıyor...unutulmuyor belki ama geçip gidiyor tum önemli gibi görünenler...ve bir adam çıkıp paldır küldür giriveriyor hayatıma...senın elllerimi tutamadığın tum deniz kenarlarında ellerimi tutuyor senın yatamadığın uykularda bana sarılıyor...benden önce hep eksikmiş hep yarımmış gibi seviyor benı...öyle tanıdık geliyorki sevgisi tıpkı benım senı sevdiğim gibi tanıdık bi his ve ben sırf bu hıs ıçın bıle seve...
...belkıde haklıydı bırçoğu...belkıde ben fazla heycanlanmıştım -ebılırdık dedeğimiz herşeye...ve belkıde ben hıç gereği yokken olmanı istemıştım...şimdiyse bırıleri bunu savaşmış gıbı algılayıp kaybettiğimi sölerken bana ben sadece nekadar yorulmuş olduğumu hıssediyorum...çokta dışında bırınn vazgeçmememi sölemesine şaşırarak hemde...neyden nasıl vazgeçilmesinki...bırıleri çoktan başka bı gezegene gıtmişken...avuçlarımdakı soru işaretlerı artık çok daha fazla ağır gelırken...yinede kımse gereğinden fazla kırılmasın isterken ve tam bunlara rağmen ruhum paramparça olurken...susarken konuşmak isterken...yokken...var olmanı dilerken...en çok kendine güvenırken ona inanmak isterken...saklarken herkesden...incinirken...diğeriyken...severken...uyurken...sabah olurken yalnızken...dokunurken...beklerken...sonrasında hiç bişey olmamıştı mutlu zamanlarımızın içine ettık bı süre sonra herşey bıttı ve buseferde bırbırımızı rahatsız eder olduk ben kaybetmış oldum bırılerıne göre sense benım hiç bıl...
...içtiğim braların etkisindenmiydi yoksa barın hemen ustundeki asma katda söylediiği şarkılardanmıydı bilmiyorumda öyle güzeldiki ruhum... hafiften başım dönerken bi şarkı daha söylemsi için o an elimdeki herşeyi masanın üzerine koyabilirdim ki oda zaten bi sandalye çekip yanımıza oturdu buda yetmezmış gibi sadece bize söyledi son şarkısını gerçekten istediği içinmi yoksa bardakı son musteriler olma şerefine nail olduğumuz içinmi bilmiyorum...uzun zamandr hatta çok ça uzun sayılabilecek bi zamandır böyle iyi eğlenmemiştim...tamda bizim dilimize aşina içimize tanıdıktı dudaklarından dökülen melodiler...ve biz öyle çok eğlenıyordukki saatin yada zamanın yada diğer insanların hiç bi anlamı kalmamıştı...sadece o biz ve biralarımız bide tuzlu fıstık kabuklarımız...hayatımızdan fazlaca mutluyduk ve zaman tamda olması gerktığı yerdeydi...her notada benim şehrimde festivaller başlarken sadece orda olmak ve bunun fazlaca hak edilen tadını çıkarmaktı düşüncem...tek düşüncemdi elleri...nedenin...