Ana içeriğe atla
...belkide herşey sandığımızdan çok daha basitdide biz fazladan anlamlar yükleyip herşeyi ağırlaştırıyorduk...sadece nefes alabilme ihtimalimizle yada çikolata krizine girmemizle ve trafiğe takılıpda aynı şarkıyı defalarca dinleyebilme yetimizle alakalıydı herşey...merak ettiğin o filmi tüm imkan ve olanaklarına rağmen ısrarla izlememek hemde onca merakına heycanına rağmen tanımadığın o adama ertelemk bu keyfi...onunla paylaşmayı arzulamak hayatın 120dakikasını ona saklamak...şimdilerde sadece kendime mavi bi balık alıp almamak kararsızlığımla sınırlı tüm telaşım...korkularımı görmezden geliyorum...saklanbaç oynuyorum tm yarım yanlarımla...başka bi şehri hayal ediyor sokaklarını deli gibi merak ediyorum...ne garip diyorum hayat...nefes alabildiğin her an ne tapılası bi zevk yaşamak...birileri masallar fısıldıyor yine ruhuma...içimdeki çocuğun dizleri kanıyo ya ara ara kapıyorum gözlerimi...aynı anda bakıyorum ay 11nde..ah benım bu aşka bağımlı yanım...gece lacivert oluyo sonra benım ruhum maviye dönüyo...trenlerin melodisi geliyo aklıma,kulağıma masallar fısıldıyo küçük prens...ben ona saklıorum bikaç gün batımı zamanımı...gün onun yanında kızıla dönsün geceye maviyi beraber ekleyelım mavi olsun zaman biz içimdeki şehrin en yüksek yerinden atlayalım...bukadar sıkıcıyken kalabalıklar ben sadece onun yanlızlığı olabilmeyi diliyorum...yağmurlu günleri özlemişim diyorum bide mor atkımı...teren,yağmur,masal,o film,mavi...gece,dolunay,kahve yağmur,o şehr,mavi...içime akıo tüm nehirler ruhum mavi oluyo gece lacivert...tek söze aşık ben ah benim şu çocuk yanım ıslak saçlarım..herseferinde kendimi affedip aşkı bağışlayışım...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

neçok özlüyorum bazı zaman onu...ne çok sevmiş yüreğim gözlerini...ne çok alışmış tenine ruhum...yabancı biri oluşundan şimdilerde gözlerimi dolduruyor hatırlattıkları...zaman ne hızlı ne acımasızca geçip gitmiş yanıbaşımızdan...bırden bambaşka şehirlerde bambaşka insanlar olarak buluvermişiz kendimizi...oysa bazen daha dun havuçlu tarçınlı kekin kokusuna karışan muhabbetlerimiz varmış gibi daha dun sol omzunda uyuyakalmışım gıbı...uyandığımda çoktan gıtmıştın ve ben çok başka bır hayattaydım senden ısık yılı uzakta...ınsan herşeye alışıyor lakin...gidenin yeri muthış bır hızla doluverıyor...unutulmuyor belki ama geçip gidiyor tum önemli gibi görünenler...ve bir adam çıkıp paldır küldür giriveriyor hayatıma...senın elllerimi tutamadığın tum deniz kenarlarında ellerimi tutuyor senın yatamadığın uykularda bana sarılıyor...benden önce hep eksikmiş hep yarımmış gibi seviyor benı...öyle tanıdık geliyorki sevgisi tıpkı benım senı sevdiğim gibi tanıdık bi his ve ben sırf bu hıs ıçın bıle seve...
...belkıde haklıydı bırçoğu...belkıde ben fazla heycanlanmıştım -ebılırdık dedeğimiz herşeye...ve belkıde ben hıç gereği yokken olmanı istemıştım...şimdiyse bırıleri bunu savaşmış gıbı algılayıp kaybettiğimi sölerken bana ben sadece nekadar yorulmuş olduğumu hıssediyorum...çokta dışında bırınn vazgeçmememi sölemesine şaşırarak hemde...neyden nasıl vazgeçilmesinki...bırıleri çoktan başka bı gezegene gıtmişken...avuçlarımdakı soru işaretlerı artık çok daha fazla ağır gelırken...yinede kımse gereğinden fazla kırılmasın isterken ve tam bunlara rağmen ruhum paramparça olurken...susarken konuşmak isterken...yokken...var olmanı dilerken...en çok kendine güvenırken ona inanmak isterken...saklarken herkesden...incinirken...diğeriyken...severken...uyurken...sabah olurken yalnızken...dokunurken...beklerken...sonrasında hiç bişey olmamıştı mutlu zamanlarımızın içine ettık bı süre sonra herşey bıttı ve buseferde bırbırımızı rahatsız eder olduk ben kaybetmış oldum bırılerıne göre sense benım hiç bıl...
...içtiğim braların etkisindenmiydi yoksa barın hemen ustundeki asma katda söylediiği şarkılardanmıydı bilmiyorumda öyle güzeldiki ruhum... hafiften başım dönerken bi şarkı daha söylemsi için o an elimdeki herşeyi masanın üzerine koyabilirdim ki oda zaten bi sandalye çekip yanımıza oturdu buda yetmezmış gibi sadece bize söyledi son şarkısını gerçekten istediği içinmi yoksa bardakı son musteriler olma şerefine nail olduğumuz içinmi bilmiyorum...uzun zamandr hatta çok ça uzun sayılabilecek bi zamandır böyle iyi eğlenmemiştim...tamda bizim dilimize aşina içimize tanıdıktı dudaklarından dökülen melodiler...ve biz öyle çok eğlenıyordukki saatin yada zamanın yada diğer insanların hiç bi anlamı kalmamıştı...sadece o biz ve biralarımız bide tuzlu fıstık kabuklarımız...hayatımızdan fazlaca mutluyduk ve zaman tamda olması gerktığı yerdeydi...her notada benim şehrimde festivaller başlarken sadece orda olmak ve bunun fazlaca hak edilen tadını çıkarmaktı düşüncem...tek düşüncemdi elleri...nedenin...