Ana içeriğe atla
fazlaca mutsuzluk yaşamış insanlar fazlaca yaşlanmışlar nasıl belli suratlarından...belkide ben sadece öle olduğunu hissediyorum içim acıyo o kadına bakarken soğuğu bile hissetmiyo sanki...uzanıp dokunmak istiyorum yüzündeki çizgilere bilmek istemek belkide sadce...yetişemiyorum her nefes alışımda eksiliyo gibiyim fazlaca düşünüyo gibiyim eski dostlara kırgın gibiyim birazcık hasta gibiyim mutsuz gibiyim yinede hep o okuduğum kitaptan olsa gerek birazda olsa umutlu gibiyim...birilerinin benim için bişeyler yapıyo olması nasıl ağır gelirdi eski bi his ama hatırlıyorum bide şimdilerde birazcık bunu özlüyorum sanırım...herkes bişeyler söylerken ben hiç bişey duyamadığımı farkettim dün...artık yazamıyo gibiyim sırf okuyamadığımdan kelimelerin bir araya gelememesinden belkide sadce benim gevezeliğimden...boğazımı yakan kanyağa inat tövbeler etmemden sadece fazla düşünmemek gerekliliğinin farkında olupda yinede düşünmekten hiç bizaman yeterince iyi olmadığına inanmaktan bi yaşlı insanların bide çocukların duygularını apaçık görebilmekten...her seferinde bir diğerinin gidebilme ihtimalini en başında hissetmekten...sıkılmaktan...biçok şeyin nedenini boş yere arayıp durmaktan fazlaca konuşmaktan hala gereksiz olduğuna inamaktan geri dönmeyi düşünmemekten ve dönmemekten belkide dönememekten yada öncesine hiç sahip olamamaktan...ne varsa şuana dair aslında hissettiğim hep kahve içmemiş olmamdan...evet bazen abartıyorum fazlada konuşuo olabilirim yada fazlaca sessiz klabilirim iyiniyeti abartıp gereksiz yere şüpelenebilirim yarıda bırakıp sonunu bilebilirim gdip gidip dönerken bi gün asla dönmeye bilirim geç kalıyorum sanarken fazlaca öne geçmiş olabilirim hiç bişey olabilirm yada ve bunu belki bi gün gerçekten başara bilirim ve çokda mutlu hissedebilirim yeterki boşlukta hissetmiyim ruhumu...neden bilmiyorum ilk defa bu mevsim ellerim üşüyo zaten benim...

Yorumlar

Asuman Unsal dedi ki…
m de üşüyo bu kış ellerim çok
canephora dedi ki…
ellerim üşürken yanaklarım yanıo ve bu şehre kar yağıo şimdilerde asu bi görsen nasıl güzel gider kahve likörü ne çok yakışırdık ellerimiz üşüsede bu mevsime...ihiiihiii

Bu blogdaki popüler yayınlar

neçok özlüyorum bazı zaman onu...ne çok sevmiş yüreğim gözlerini...ne çok alışmış tenine ruhum...yabancı biri oluşundan şimdilerde gözlerimi dolduruyor hatırlattıkları...zaman ne hızlı ne acımasızca geçip gitmiş yanıbaşımızdan...bırden bambaşka şehirlerde bambaşka insanlar olarak buluvermişiz kendimizi...oysa bazen daha dun havuçlu tarçınlı kekin kokusuna karışan muhabbetlerimiz varmış gibi daha dun sol omzunda uyuyakalmışım gıbı...uyandığımda çoktan gıtmıştın ve ben çok başka bır hayattaydım senden ısık yılı uzakta...ınsan herşeye alışıyor lakin...gidenin yeri muthış bır hızla doluverıyor...unutulmuyor belki ama geçip gidiyor tum önemli gibi görünenler...ve bir adam çıkıp paldır küldür giriveriyor hayatıma...senın elllerimi tutamadığın tum deniz kenarlarında ellerimi tutuyor senın yatamadığın uykularda bana sarılıyor...benden önce hep eksikmiş hep yarımmış gibi seviyor benı...öyle tanıdık geliyorki sevgisi tıpkı benım senı sevdiğim gibi tanıdık bi his ve ben sırf bu hıs ıçın bıle seve...
...belkıde haklıydı bırçoğu...belkıde ben fazla heycanlanmıştım -ebılırdık dedeğimiz herşeye...ve belkıde ben hıç gereği yokken olmanı istemıştım...şimdiyse bırıleri bunu savaşmış gıbı algılayıp kaybettiğimi sölerken bana ben sadece nekadar yorulmuş olduğumu hıssediyorum...çokta dışında bırınn vazgeçmememi sölemesine şaşırarak hemde...neyden nasıl vazgeçilmesinki...bırıleri çoktan başka bı gezegene gıtmişken...avuçlarımdakı soru işaretlerı artık çok daha fazla ağır gelırken...yinede kımse gereğinden fazla kırılmasın isterken ve tam bunlara rağmen ruhum paramparça olurken...susarken konuşmak isterken...yokken...var olmanı dilerken...en çok kendine güvenırken ona inanmak isterken...saklarken herkesden...incinirken...diğeriyken...severken...uyurken...sabah olurken yalnızken...dokunurken...beklerken...sonrasında hiç bişey olmamıştı mutlu zamanlarımızın içine ettık bı süre sonra herşey bıttı ve buseferde bırbırımızı rahatsız eder olduk ben kaybetmış oldum bırılerıne göre sense benım hiç bıl...
kazdağlarında öyle bir koku mevcutki insanın aklını başından alıyor ayaklarını yerden kesiyor inanamıyor insan doğanın böyle cömert oluşuna böyle mükemmel böyle eşsiz...yer gök kokuyor arkadaş...zamanı geçmek üzere olan narenciye çiçeklerinin kokusunu yeni başlayan zeytin çiçekleri kovalıyor adeta arada akşam sefaları karışıyor hele birde yasemin eklendimi dayanılmaz oluyor her nefes alışınız başka bir karnaval başka bir şenlik...lakin ne dersem diyeyim anlatılmaz yaşanır bir durum...koku olayı çok karmaşık birşey zaten insanın içine işleyen böyle her birşeyi derinlemesine kadar hatırlamanıza yardımcı olan...malum taşınma telaşındayım bıkac zamandır eşyalarım orada burada toparlanmaya çabalıyorum gideceğim güne kadar en azından toplu kalma çabası benımkısı dun sevdiceğimin yeşil yakalı tşortu geldi elime benimkilere karışmıs...butun herşey boğazıma takıldı kaldı sanırsın yutkunmak ne hıç öğrenmemişim orada öluverıcem nefessızlikten...34 koca gun 34 upuzun gece geçmış 34 kes gunaymış 34...